Gizli Bahçe/Frances Hodgson Burnett

by - Temmuz 17, 2021

 



Kitap: Gizli Bahçe

Yazar: Frances Hodgson Burnett

Sayfa Sayısı: 280

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları


       Herkese yeniden merhaba. Umarım keyfiniz yerindedir. Günler fazlasıyla sıcak geçiyor ve bu yüzden biraz huysuz hissediyorum. Ama yine de bol bol bir şeyler izleyip okumaktan geri durmuyorum. Bugün yine bir İş Bankası klasiklerinden birisiyle sizlerleyim. Bu seri sizce de çok iyi olmamış mı? Ben fazlasıyla sevdim. Çok farklı ve ilgi çekici kitaplar barındırıyor. Üstelik çoğu da çok da bilinmedik yazarlardan ve farklı ülkelerin edebiyatlarından. Sanırım biraz da bu yüzden hoşuma gidiyor bu kitapları okumak. Sözü çok uzatmadan bugünkü bahsedeceğim kitaba geçiyorum. Bugün birlikte üstünde duracağımız kitap Gizli Bahçe. Daha ismini okuduğunuzda bile sizde ilgi uyandırıyor hemen. Kitap İngiltere'de geçmektedir ve Burnett'in en popüler romanlarından biridir. İngiliz çocuk edebiyatının bir klasiği olarak görülür. Benim okuduğum bu çeviri ise daha çok yetişkinlere yönelik. Eğer çocuklarınız için bakarsanız daha sadeleştirilmiş bir şekilde basılmış çeviriler de bulabilirsiniz. Şimdi gelelim kitabın konusuna.
          Diğer çocuklara hiç benzemeyen ama bir o kadar da o farklılığın ortak paydada buluşturduğu iki küçük, sıska, sevimsiz, suratsız, şımarık kuzenin malikanedeki bahçelerden biri olan gizli bahçeyi keşfederek içinde bulundukları o ruh halinden sıyrılarak çocukluğa dönüşleri anlatılır. Mary Lennox annesini ve babasını hastalık yüzünden kaybeder ve eniştesinin yanına gönderilir. Mary hırçın, kibirli, sevilmeyi ve sevmeyi bilmeyen bir çocuktur. Diğer yanda ise sürekli öleceğini düşünen, şımarık bir çocuk olan Colin'i görürüz. Bu iki kuzeni bir araya getiren ise gizli bahçe ve Dickon'dur. Bu üç çocuğun bazen büyüklerden daha bilgece konuştuğuna bazense ufacık bir çocuğa nasıl dönüştüklerine şahit oluruz kitap boyunca.
       Yazarın dilini sevdim sanırım. Kitabı hiç sıkılmadan okudum. Bazen onlarla beraber üzüldüm bazen onlarla birlikte mutlu oldum. Okurken kesinlikle sıkmıyor. öyle sıkıcı bir dili yok. Bunda çevirmenin de büyük bir payı var tabii ki. Karakterin hem iç konuşmasına hem de diyaloglarına yer verilmiş. Her karakteri farklı ve bir bütün olarak tanıyoruz böylece. Kitabın başında olumsuz özelliklere sahip olan karakterler kitapta ilerledikçe olumlu yönlerde özelliklere sahip oluyorlar.
      Bir çocuğun yaşına göre davranması üzerinde durulmuş. Çocukların çocukluğunu yaşaması gerektiğine değinilmiş. Kitabın başında içine huysuz yaşlı bir kadının kaçtığını düşündüğüm Mary buna en iyi örnek aslında. Sürekli bir yaşlı bakıcıya emanet edilmiş, yalnız, mutsuz, her istediğini elde ederek bir çocukluk geçirmiş. İnsanlara tepeden bakmış, Hiç arkadaş edinmemiş. Tabii bunda en büyük pay da ailenin. Çocuğu ile hiç ilgilenmemiş iki ebeveyn. Ne de olsa yaşamına etki eder. Malikaneye taşınması ile kendini buluyor Mary. İlk defa bir çocuk gibi hissediyor. En basiti cildi yaşlılarınki gibi soluk değil de daha canlı pembe bir renk alıyor. Bence bu çok güzel bir detaydı. Bir insanın yaşamının evrelerine güzel bir değinme noktası. 
         Ayrıca iki farklı ülkenin de yaşayış tarzına da ışık tutuyor yazar. Bir yanda yoksul bir ülke olan Hindistan, diğer tarafta ise insanların daha düzgün bir yaşama sahip olduğu İngiltere. Mary bu yüzden bir kültür çatışması yaşıyor. Bize de bu çatışma ile o dönemde ülkelerin durumu ile ilgili bilgi veriliyor. Mary, İngiltere'ye ilk geldiğinde evdeki hizmetçilere sanki bir köleymiş gibi davranıyor. Nedeniyse yaşadığı yerdeki insanlara bu şekilde davranılması. Mary zengin bir ailenin tek çocuğu. Bu yüzden farklı bir bakış açısıyla görüyor çevresini. Belki de fazlasıyla kibirlice.
        Biraz da Colin'den bahsedelim. O da ailenin tek çocuğu ve ilerde kambur olacağı düşünülerek sürekli kontrol altında tutulmuş ve odasından çıkmasına dair izin verilmeyen bir çocuktur. Haliyle o da el üstünde büyümüştür. Bu da Mary ile çok benzer olduklarını gösteriyor. Sürekli öleceğini düşünür. Bunun nedeni ise çevresindekilerin onun öleceğini düşünmesidir. Daha on yaşındaki bir çocuk üzerinde böylesine bir baskı kurmak ne kadar doğrudur orası tartışılır. Yalnız bir şekilde büyüyen bu çocuğun bir gülün tomurcuğu gibi yavaş yavaş açılmasına şahit oluruz. Kitabın sonunda da derin bir oh çekmeden edemeyiz.
       Son olarak bu iki çocuğu birbirine bağlayan Dickon. Hayvanları, doğayı, insanları koşulsuzca seven bir çocuk. Büyümüş de küçülmüş gibi. Fazlasıyla  bilgili, arkadaş canlısı bir çocuk. Onun bu tavırları ve karakteri Mary ve Colin arasında bir köprü kurar. birbirlerinin kalplerine dokunabilmek için bir araç işlevi görür. Keşke benim de böyle bir arkadaşım olsaydı demekten alamayız kendimizi.
        Kitapla ilgili daha değinmek istediğim o kadar çok şey var ki. Ama kendiniz okusanız daha iyi. Sizi böyle güzel bir yapıttan mahrum bırakmak istemem. Kendi içinizdeki tomurcuğun bir gün açılması dileğiyle...
 
  

You May Also Like

7 Comments

  1. Konusu çok güzelmiş, ilginç. Anlatımınız da çok iyi. Kitabın kapağını da beğendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabın kapağı da beni çok etkiledi. Konusu da çocukluğuma götürdü.

      Sil
  2. Güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. ah yaa bu kitabın filmi de çok şekerlik :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce kitap sonra film yapmayı seviyorum. Sanırım bunu da izlerim :)

      Sil
  4. güzel blogun dünkü yazımdaaa :)

    YanıtlaSil