Düşüncelerin Evreni: ''Puslu Kıtalar Atlası''

by - Mayıs 21, 2021

 




Kitap Adı: Puslu Kıtalar Atlası

Kitabın Yazarı: İhsan Oktay Anar

Yayınevi: İletişim Yayınları

Tür: Fantastik Kurgu

 

‘’Düşünüyorum, öyleyse varım.’’

Descartes’in ‘’Düşünüyorum, öyleyse varım.’’ sözü bir kitap olsa işte tam da bu kitap olurdu. Tüm kitap bu söz üzerine kurulmuş adeta. Zaten kitabı okurken de sık sık düşünme eylemi gerçekleştiriyorsunuz. Hatta hayal gücünüzün sınırlarını sonuna kadar zorluyor düşündürterek.

Öncelikle kitaptan kısaca bahsedip daha sonra kitap hakkındaki düşüncelerimden bahsetmek istiyorum. Romanın merkezinde gerçek dünyada maceralar yaşayabilecek kadar cesur olmayan, içtiği yeşil şurubu ile uzun rüyalar gören ve bunları atlas adını verdiği ilerde de adının Puslu Kıtalar Atlası olduğunu öğrendiğimiz kitaba yazan Uzun İhsan Efendi ile oğlu Bünyamin’in yaşadıkları yer alır. Bu iki karakter üzerinde gerçekleşen olaylar derinleştikçe neyin gerçek neyin hayal olduğunu kestirmek zorlaşır git gide. Ayrıca kitapta Arap İhsan, Kubelik, Hınzıryedi, Büyük Efendi gibi yan karakterler vardır ki bu karakterler iki merkez karakteri desteklemek için oluşturulmuştur adeta.

Kitabı okurken olayları belirli bir zaman dilimine yerleştirmek zordur. Çünkü olaylarda sık sık geriye dönüş tekniği kullanılmıştır. Buna şuradan örnek verebiliriz. Kitap farklı bölümden oluşmuştur ve bu farklı bölümlerin girişinde bizi her zaman yeni bir karakter karşılar. Yılanın Renkleri adlı bölüme Kubelik’i anlatarak giriş yapar yazar. İlerleyen sayfalarda ise bugünkü zamana kadar gelir ve asıl karakterler olan Uzun İhsan ve Bünyamin ile karşılaşır. Aralarında belli olaylar geçtikten sonra bölüm biter ve bir başka bölümde yeni biri karşılar bizi ve onun da taa en başından yaşadıklarını anlatır. Dediğim gibi sık sık bu şekilde geriye dönüş tekniği uygulayarak yazar yazarımız. Bu tip geri dönüşlerin çok olması okuru sıkmaz ama. Aksine daha da heyecanlı kılar. Yeni bir insan yeni olayları doğurur çünkü. Yazar tek bir zamana odaklanmaz bu yüzden. Farklı zamanlarda farklı karakterler üzerinde yoğunlaşırken de diğer karakterleri geri planda tutup onları durdurmaz. Farklı zamanlarda yaşanan olaylar birleştirilerek bağlantı kurulur.

Romanın dili ilk sayfaları okuduğunuzda ağır gelebilir ve kitabı bırakmanıza neden olabilir. Ancak ilerleyen sayfalarda bu dil hafifler. Sık sık da mizahi ögeler barındırır içerinde. Bu yüzden okurken sıkılmaz ve kitabın sayfalarının nasıl bittiğini anlamazsınız. Farklı karakter üzerinden işlenen bu mizahi ögelerle kitabı sanki karşınızda birisi varmış da o size kitabı okuyormuş gibi hissedersiniz.

Kitapta çeşitli meslek gruplarından bahsediliyor. Ancak bu meslekler saray erbabından değil de daha çok farklı yolları deneyerek bir yerlere gelinmiş meslekler. Dilencilik de bunlardan birisi. Özellikle de öne çıkan da zaten bu. Kitapta dilencilikle ilgili o kadar ayrıntılı şeyler anlatılıp o kadar güzel betimleniyor ki adeta o devirde bir dilenci olmak daha cazip geliyor insana. Farklı şeyler öğreniyorsunuz. Mesela herhangi bir engeli olan biri engelli biriyle evlendiriliyor dilenciler arasında. Böylece doğacak çocuklar da engelli olacak ve daha fazla gelir getirmeye yardımcı olacaktır. Dilencilerin yaşadığı kendilerine ait bir alan dahi vardır. Halktan ise çok fazla bahsedilmez kitapta. Balıkçılardan, kumarhane işletenlerde gizli örgütte çalışanlara kadar birbirinden farklı meslekler karşımıza çıkar.

Gücün verdiği o iktidar ve diğer şeyleri önemsememe her dönemde olduğu gibi burada da. Ebrehe diğer ismiyle Büyük Efendi gücü elde ettikten kendinden önceki değerlere sahip çıkmaktansa onları kendi zevki için kullanmayı tercih ediyor. İlerleyen sayfalarda da görüyoruz ki onun bu kendini bilmez zevk peşinde koşmaları onun sonunu getiriyor.

Dönemin bir diğer özelliği ise tıbbın dini nedenler sebebiyle gelişememiş olması hatta insan hayatının sonunu getirmesi. O yıllarda insan vücuduna yönelik ayrıntılı kitaplar yoktur ve bir insanı kesip biçmek günah olarak nitelendirilir ve cezası da idamdır. Kubelik bir gün bileğinden kesilmiş bir el bulduğunda bunu kendi evine götürmek için türlü yollar üzerinden evine götürür. Hatta bir gün yakalanacağı zaman cesedi bir cenaze ortamında gibi göstererek canını kurtarır. Görüldüğü üzere tıp hala yeteri kadar gelişmemiştir ve gelişmesine izin verilmemiştir.

Farklı dinlere duyulan bir nefret de vardır. İnsanların davranışlarında bir kısıtlamalar oluşturulur daima. Din toplumun temelinde yer alır her zamanki gibi. Hınzıryedi domuz eti yedikten sonra bu etten vaz geçemez ve her fırsatta yer. Ancak büyük kayıplara neden olur domuz eti yemesi. İşinden olur, canıyla tehdit edilir sırf böyle bir eti yemeyi tercih ettiği için. Bana kalırsa kimse neden yememesi gerektiğini bilmeyerek sürü psikolojisi ile ilerliyorlar. Bu yüzden aralarından kimse karşı da çıkmıyor onun yaşadıklarına. Kendi iyilikleri için belki de.

Yazımı burada sonlandırmak istiyorum. Anacak daha yazılacak değinilecek o kadar fazla yer var ki. Okumanızı gerçekten tavsiye ederim. Ben sevdim. Okursanız ya da okuduysanız düşüncelerinizi burada belirtmenizi çok isterim. Sevgiyle kalın….

 

İşte size kitaptan birkaç alıntı:

·         Bu dünyada insanların kork­tuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzün­ tüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşe­li dostlara sığınıyorlardı.

·         Düşünüyorum, ama sadece ben var değilim. Düşündüğüm için asıl sizler varsınız; sizler ve için­ de yaşadığınız dünya.

·         "Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun bin bir halinden korkma."

·         Her insan șu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı.

 

You May Also Like

3 Comments

  1. Kitabın ismini çok sık duymama rağmen bir türlü okuma fırsatım olmadı. Konusu itibariyle epey ilginç bir kitaba benziyor. Paylaştığın alıntılardan en çok " Bu dünyada insanların kork­tuğu tek şey öğrenmekti... " diye başlayan alıntı hoşuma gitti. Tavsiyen için çok teşekkür ederim. Emeğine sağlık. Saygılarımla. Vesselam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap okuduğum kitapların çoğuna benzemiyordu. Hem dil bakımından hem de konunun işlenişi bakımından. Ben de en çok o alıntıyı sevdim. Çağımızın sorunlarından biri bence. Umarım okuduktan sonra siz de beğenirsiniz.

      Sil
  2. ooooo önemli yazar, felsefe hocası, çok sever öğrencileri onu, sessiz kendi halinde biri, bir de efrasiyap hikayeleri var önemli kipatı :)

    YanıtlaSil