Sait Faik Abasıyanık ''Son Kuşlar''

by - Mayıs 13, 2021







            Kitap Adı: Son Kuşlar

Kitabın Yazarı: Sait Faik Abasıyanık

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sayfa Sayısı: 134

Yeniden merhabalar. Bugün bayramın ilk günü. Öncelikle sevdiklerinizle sağlıklı ve mutlu olacağınız günler dilerim ve bayramınızı kutlarım hepinizin. Maalesef ki bu yıl da sevdiklerimizden uzakta bayram geçiriyoruz. Tek temennimiz ise gelecek yıl birlikte olabilmek. Bu yüzden moral bozmaktansa bugünü güzel bir şekilde geçirmek hepimizin hakkı. Bu nedenle ben yine buralardayım. Haliyle fazlasıyla boş vaktim var. Bugünkü konuşacağımız kitap Sait Faik Abasıyanık’ın ‘’Son Kuşlar’’ isimli öykü kitabı. İçerisinde birbirinden farklı hayat dersi bulabileceğiniz ve sizi her defasında farklı yerlere götüren on dokuz adet öykü bulunuyor. Bu öyküleri okurken ise olaydan ziyade daima durumlar daha yoğun. Zaten Sait Faik de durum öyküsü denilince akla gelen ilk isim. Hikayeler çoğunlukla Adalar’da geçiyor. Özellikle de Burgaz Ada’da. Çocukluğu ve ileriki yıllarda buralarda yaşamasından dolayı etkilenmiş olsa gerek bu bölgeden. Kitaptaki anlatıcı kişi yazarın kendisidir. Bu yönüyle önceki yazdığı kitapların ayrılır. Geçen gün bir okurumuz kitaptaki hikayelerin içeriklerine de değinmemi istemişti. Bu yüzden her hikâyeden kısaca bahsetmeyi düşünüyorum.

    1.   Son Kuşlar

Doğa ve kuş cenneti olarak nitelendirilen Adalar’ın güzelliklerinin çıkarcı, duyarsız ve bencil insanlar tarafından nasıl tahrip edildiği anlatılıyor. Öykünün de isminden anlaşılacağı üzere adanın bozulan düzeni nedeniyle artık kuşların da gelmediğinden bahsediliyor. İnsanın çevreyi tahrip etmesi ve çevrenin düzeninin bozulmasından yakınılıyor.

‘’Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.’’

2.     Bulamayan

Adaya kendi icadını anlatmak için giden bir adamın hikayesidir. Anlatacaklarını yalnız çocuklar dinler. Büyükler dikkate almaz bile. Arşimet Kanunu’nu bilmez. Bu yüzden kendisinin icadına yönelik ters düşüncelerin haksız olduğuna inanır.

‘’Ah, bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri! Yanılsak da zararı yok! Bu yüze olmazsa ötekisine yükleriz saydıklarımızı. Yanılmamız muayyen bir insan içindir, insanlar için değil. O halde yanılmıyor sayılırız.’’

3.     Yaşayacak

Balıkçılığın nasıl yapıldığı ve balıkçıların denizde ve yaşamlarında ne tür zorluklar yaşadıkları anlatılır. İnsanların yaşlansalar dahi güçlerinden bir şey kaybetmeden işlerini en iyi şekilde yapmaları.

’O birdenbire elli yaşını vücudundan sıyırıp atmıştı. Çalıştıkça yüzü değişti, pazıları şişti. Buz gibi kış gününde terliyordu. Gömleğini çoktan atmış, bir atlet fanilasıyla kalmıştı. Saçı dökülmüş elli yaşındaki insan kafası bu adalelinin kudreti, çalışma denilen şeyin sevgisiyle yaş denilen insan uydurması bir anlayışı, bir hamlede silivermişti.’’

4.     Kendi Kendime

Yazarın kendi kendisine Yassıada ve Sivriada manzarası hakkındaki konuşmaları yer almaktadır.

5.     Radyoaktiviteli, Röportajlı Hikâye

Türkiye’nin ünlü bir kaplıca bölgesine giden yazar buranın halkını ve bu bölgeye gelen ziyaretçiler için yapılanları eleştirel bir dille anlatır. Güzel villalar zenginler için boşaltılırken, fakirlere ve oranın yaşayan halkına kötü yerler bırakılmış ve halk dışlanmıştır.

6.     Bir Kaya Parçası Gibi

Barba Vasili adlı bir balıkçı ile Sait Faik Kınalı adlı bir adaya doğru açılırlar ve balık avlarlar. Sait Faik bu ada yakınındaki manzarayı görünce büyülenir ve manzarayı anlatır.

7.     Gün Ola Harman Ola

Mercan Usta adında kemik kakmalı sandığı ile Galata Köprüsü’nün altında ayakkabı boyacılığı yapan birinden bahsedilir. El işi zanaatı ile uğraşanlara verilmeyen değerden söz edilir.

‘’Ne Mercan Usta’ya ne kilimleri dokuyan ellere ne yazmaları boyayanlara ne kalıpları dökenlere ne çeşmi bülbülleri üfleyenlere saygı duyduk. Saygı duymadık da ne oldu? Dünyayı birbirine kattık işte… Sofralarımızı, kapılarımızı, gönlümüzü kapadık. Kapadık da ne ettik? Dünyayı birbirine kattık.’’

8.     Ağıt

Apostal Efendi denilen bir ıstakoz avlayan adamdan bahseder. Onun keçi derisinden yapılmış kötü kokan bir ıstakoz yakalamak için ağı vardır. Yazar onunla ıstakoz avlamaya çıkar.

‘’Ben bir şey diyeyim mi sana? Para kazanmak, kokulu pis iştir ama, kokudan kokuya fark vardır. Kimi koku benimkisi gibi aşikardır. Kimisi de gizli.’’

9.     Balıkçısını Bulan Olta

Yazar Haliç’te sisli bir günde kendisine bir olta alır ancak hiç balık tutamaz. Orada köprü altı gibi bir yerde yaşayan bir çocuk oltayı aldığı gibi düzinelerce balık tutar.

10.  Barba Antimos

Barba Antimos bir duvar ustasıdır. Yaptığı duvarlar kimseninkine benzemez. Onun yaptığı duvarlar adaya bir farklılık katar. Yaşlanmasına rağmen hala onun yaptığı duvarlar konuşulmaktadır.

‘’Seneler öylesine vefasızdır ki, yalnız dışarıda lodos, poyraz, karayel değişe değişe eser. Halbuki insan günleri hiç değişmemecesine sürüklenmektedir. Ama değişecektir.’’

11.  Haritada Bir Nokta

Anlatıcının küçükken en sevdiği şey haritalara bakıp adaları incelemektir. Oralara gitmeyi hayal eder. Büyüdüğünde ise Büyük Ada’ya gider ve izlenimlerini anlatır. Gerçek ada hayatına şahit olur.

12.  Sivriada Geceleri

13.  Sivriada Sabahı

Sait Faik bu iki öyküyü birbirinin devamı şeklinde yazmıştır. İlkinde Kalafat ve onun çırağı ile Sivriada ’ya gider. Bir martının gözleri önünde ölüşü onu çok etkiler. İkincisinde ise o adada sabahlarlar ve çırağın bir tavşan yakalaması onu etkiler.

‘’Hoş şeyi başkalarıyla beraber seyretmek daha hoş olur.’’

14.  Türk Ülkesi

Bu öyküde adada yaşayan Rumlar, gazinolar ve o gazinolarda söylenen şarkılardan bahseder.

‘’Aynı kitabın bile insanları birbirine düşman ettiğini bilmiyorlar mıydı?’’

15.  Yandan Çarklı

Bir vapura binen Sait Faik Yandan Çarklı dedikleri ile ilgili düşüncelerini paylaşır.

16.  Pay

Balıkçıların balık avından sonra adaletsiz pay bölünmesi yapmalarını anlatır. Adama göre pay yapılır. Güçlü ya da güçsüzsen.

17.  Korentli Bir Hikâye

Nahiye’ye ilk geldiğinde sessiz, sakin, fakir, işini düzgün yapan bir adamken; parayı gördükten ve köyü zengin inşaatçılara sattıktan sonra değişen Nahiye Müdürü’nü anlatır bu öyküde.

‘’Kendilerine ne kadar süs verirlerse versinler, vazifelerinde doğru insanlarsa, halk için, çocuk için korkulacak bir şey yoktur. Onların bu hali bellidir. Vazifelerinde belki bazen fazla bile dürüsttürler.’’

18.  Kırlangıç Yuvasındaki Kadın

Gerçeküstü yazım tekniğini kullandığı bir öyküsüdür. Adadaki bir kahvehanede bir kırlangıç yuvası vardır. Bu yuvada saçlarını tarayan bir kadın olduğunu düşünür. Kendi yazım tekniğinin dışına çıkar.

19.  Dondurmacının Çırağı

Yazar yaşadığı adada pek fazla insanla konuşmaz. Konuştuğu iki kişi vardır. Bunlar dondurmacının çıraklarıdırlar. Onlardan birinin adı İmrozlu Todori’dir. Ondan bahseder.

‘’Küçük büyük insandan gayri bütün canlılar gibi sen de mi bilmiyorsun ölümü? Oh ne iyi! Bilme bilme. Bir gün öğrenirsen bile sakın korkma! Bilene ne zaman olsa gelecektir. Bak ben onu bekliyorum. Bu gençlik nasıl sana güzel güzel geldiyse ölüm de sana öylece, güzelce gelecektir.’’


 

You May Also Like

1 Comments

  1. ah çok severiim, sait faik, en sevdiklerimden, yaa burgaz ada da evi var, sık sık gidiyom evini görmeye, denize bakarak yazarmış evindeki pencereden :)

    YanıtlaSil