''Merhaba Söğüt'' Kitap Yorumu

by - Mayıs 05, 2021




Merhaba kitapsever dostlarım. Bugün hepimizin de yakından tanıdığı ‘’Diriliş Ertuğrul’’ adlı dizinin uyarlandığı Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘’Merhaba Söğüt’’ adlı kitabından bahsedeceğim. Bildiğimiz ve adından da anladığımız üzere kitapta Ertuğrul Gazi’nin hayatından bahsediliyor. Ertuğrul’un küçüklükten itibaren Bey olma yolundaki adımlarına bir bir şahit oluyoruz. Kayı Boyu ’nun Moğollardan kaçan bir boyken devlet olma yolundaki o önemli anlarına tanıklık ediyoruz.  Bütün bunlar iyi hoş ve ilgi çekici ama sonuçta bir tarihi roman ve gerçekle kurgu arasındaki o dengeyi güzel bir şekilde de kurmak gerek bence. Bu yüzden yazarın güzel bir araştırmadan sonra bu kitabı yazdığını düşünüyorum. Belki de alanında yetkin bir kişidir daha araştırma fırsatı bulamadım. Ancak şunu belirtmek isterim ki benim için okuması zor bir kitaptı. Yazarın dilinden falan değil tamamen kişisel. Ben tarihi roman okumayı sevmediğim için zaten ön yargılı başladım. Ama kitabı inatla elimden bırakmayarak devam ettim. Sonunu merak ediyordum. Tarihi şahsiyetlere ve tarihi olaylara ilgisi olan ve Osmanlı’nın kurulmasının ardındaki büyük mücadelelerin yer aldığı o süreci görmek isteyenlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. İçerinde çokça bilgi ve hayat dersi yer alıyor. Sadece bir tarihi roman olarak bakmaktansa içerisinden kendimize ne katacağımızı düşünerek okumamız gere. Hatta sadece tarihi romanlarda değil bunu diğer okuduğumuz tüm kitaplarda yapmalıyız bana göre. Her ne kadar okurken zorlansam da iyi ki elime alı da bırakmamışım dedim bitirdiğimde. Dediğim gibi yazarın dili gerçekten akıcı. Sadece olayların kurgusunda bazı boşluklar vardı. O boşlukları anlamlandırmada zorlandım kimi zaman. Onun dışında karakterlerin konuşturulması, verdiği fikirler bakımından gerçekten beğendim.

Kitapta karşımıza birçok ilim sahibi Ahiler ve Hocalar karşımıza çıkar. Kimi Yahşi Hoca gibi iyi iken kimisi de Dımışık Hoca gibi kötüdür. Dinin burada da kötüler tarafından bir araç olarak kullanıldığını görürüz. Kayı Boyu ‘nun içine sızmak için kendilerini Hoca olarak tanıtan kişiler çıkar karşımıza. Her ne kadar kötüler olsa da iyiler de vardır ve bunlar daha ağır basarlar. Daha ilk başlardan itibaren Kaya Şeyhi’nin müjdeleri ile karşılaşırız. Onun yolundan giden ve kendini dine adamış diğer kişiler de bu müjdeyi desteklerler. Kaya Şeyhi hiçbir zaman görünmez kimseye. Çünkü şeyhlerin en başıdır ve Semerkant’ta bulunmaktadır. Ne hikmettir ki ta oralardan Anadolu’daki bu boya müjdeler verir ve onlarla iletişim kurar.

Moğollar büyük bir etkendir yaşanan dönemde. Dediğim gibi birçok boyu yıkıp geri kalanını da göç ettirmişlerdir. Kendilerini diğerlerinden üstün görür bu ırk. Türkmenleri ise daha aşağıda. Bu Moğollar daha çocukken kaçırılıp eğitilirlermiş ama sırf savaş için hem de. Daha o yaşlardan itibaren Moğol olmayan herkese ama herkese düşman gözüyle bakarlarmış. Bu şekilde katı şartlarda yetiştirilen Moğollar da Türkmenleri yüreksiz ama bileği kuvvetli olarak nitelendirirlermiş. Sırtlarına ver kırbacı sür nereye istersen karnı doysun da sesini çıkarmaz derlermiş. Bire bir şahit olmadıkları bu kulaktan dolma bilgilerle Türkmenlerle dalga geçer onları kendilerinden aşağıda görürlermiş. Başkalarının boyunduruğu altında yıllarca yaşamış kendileri tabi ki de en büyük milleti oluşturmaktadır(!).

Savaşçılar kadar hekimler de yer alır. Ancak öyle her yerde ve her boyda yoktur bu hekimler. Çünkü bazı boylarda hekimlik cenge gitmekten daha aşağıda görülmektedir. Öyle ki Gazi Ana’nın kocası hekimdir. Onu mesleğinden caydırmak için çok uğraşmıştır. Hatta oğlu hekimlik ile uğraşmasın diye küçük yaşta askeri eğitimler ile ilgilendirip onu hekimlikten uzak tutacak yollar bulmuştur. Tabi başarılı da olmuştur. İşin garip kısmıysa hekimleri beğenmeyen bu Gazi Ana’nın bir kılıç darbesi yiyip yaşamla ölüm arasında gidip geldiği o anda hekimlerin ne kadar da değerli olduğunu görmesidir.

Kitabın içeriğinden bahsedecek olursam: Moğollar Asya kıtasında baskınlar düzenlemeye başlamış, birçok insan öldürüp, savaşlar yapıp birçok boyu yıkmışlardır. Yıkılmaktan kurtulan bazı boylar ise göç etmeye başlamışlardır. Malazgirt Savaşı sonrası ise bu göçler Anadolu’ya yönlerini çevirmiştir. İşte Kayı Boyu da o göç eden boylardan sadece birisidir. Kayı Boyu ‘nun başında Gündüz Alp vardır. Boyun başında güçlü, kudretli, merhametli ve gözü pek birisidir. Boyu ile birlikte Balkanlar’a doğru göç etmektedir. Gündüz Alp’in dört oğlu vardır. Bunlar: Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar’dır. Ertuğrul’un çocukluk dönemlerinden bahsederek başlar kitap. Onun devlet kurması ve yurt tutması ile de biter. Arada yaşanan olaylar ise bana kalırsa en önemlileri. Boyda yaşayan Lokman, Delibozuk Hıdır, Akça Koca, Yahşi Hoca, Gazi Ana gibi kişiliklerin hayatlarına da yer verilir. Ertuğrul’dan çok onlar yön verir olayların gidişatına. Devlet kurma ve yurt tutma yolundaki en büyük adımlara sahip olan onlardır. Bu yüzden okurken onların da yaşamlarına ve katkılarına dikkat ederek okumak gerekir.

 

KİTAPTAN ALINTILAR:

 💬 Bir okun gittiği yeri, bir de sözün gittiği yeri bilmelidir insan. 

 💬 Hayali tanımayan hayatı da tanımaz.

 💬 Fitne alev tutarsa alevlendirenleri de yakar.

 💬 İnanmış bir avuç insan, neye inanacağını bilemez ordulara bedeldir.

 💬 ....ne demişti bakalım Türkmen ataları: ''Sırrını verme dostuna, o da verir dostuna.''


 

 

 

You May Also Like

2 Comments

  1. Yavuz Bahadıroğlu çoğu kitabında aynı yazım ve anlatış tarzını kullanmada bu kitabınıda çok beğenmiştim. Yazı için teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  2. bak bunu ilk kez duydum, bi bakıyım :)

    YanıtlaSil