''Into The Wild'' Film İncelemesi
Film: Into the Wild
Yönetmen: Sean Pen
Süre: 140 Dakika
Tür: Macera, Dram, Biyografik
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri
👇👇👇👇👇👇👇👇👇
Merhaba
bloğuma gelen herkese. Bugün bir film hakkında konuşmak istiyorum. Çünkü bu
film beni çok etkiledi ve gerçekten güzel dersler öğrendim izlerken de. Filmin
isim ‘’İnto the Wild’’ Türkçeye çevrilmiş ismiyle ‘’Vahşi Doğaya Doğru’’ ya da ‘’Özgürlük
Yolu’’ Gerçek bir yaşam öyküsünün yer aldığı bir kitaptan uyarlamadır ve ismini
ise eserin başlarında yer alan ‘’I now walk into the wild’’ cümlesinden alır. Filmin
konusundan kısaca bahsedeceğim. Hem böylece sizin de ilginizi çeker ve
izlersiniz. Eminim size de çok şey katacaktır.
Christopher
ilerde kendine verdiği isimle de Alexander Süperberduş zeki ve başarılı bir
öğrencidir. Önemli bir üniversiteyi derece ile bitirir. Mezuniyetinden sonra ailesiyle
yediği bir kutlama yemeğinde aslında istediği hayatın bu olmadığı, hayatında
eksik bir şeylerin olduğu söyler. Bir süre sonra biriktirdiği bütün mal
varlığını bir hayır kurumuna bağışlayarak arabasıyla ortadan kaybolur. Hayali
olan Alaska’ya gitmek için başlayan bir yolcuğun ilk adımıdır bu. Çıktığı bu
yolculuğu, yolculuğa çıkmadan önceki yaşamından kesitleri ve yolculuk sırasında
yaşadığı olayları ya da tanıştığı insanları geriye ve ileriye dönüşlerle anlatmaya
başlar. Önemli olan olaylar değil de insanların düşündüğü fikirlerdir filmde. Zaten
daha çok bu noktalara odaklanılmış. Olaylar arasındaki bağlantılar sağlam bir
şekilde kurulmuş ve kamera açıları o kadar profesyonel bir şekilde ayarlanmış ki
adeta olayın içerindeymişçesine hissediyorsunuz. En son olarak da oyunculara
gerçekten bayıldım. Bulundukları rolleri oynarken gayet kendileri gibi
davranıyorlardı ve içtendiler. Sanki o roller onlar için yaratılmıştı. Konusuna
daha ayrıntılı değinmeyeceğim. Biraz da film hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak
istiyorum sizinle.
Filmde
birçok düşünce karşılıyor bizi. En başta da kendini tanıma ve kendini olduğu
gibi sevme. Christopher filmin başından sonuna kadar eğlenceli bir kişiliğe
sahiptir. Nelerin onu mutlu ettiğini neleri yaparken zevk aldığını iyi bilir. Maceralara
atılmayı sever. Korkaklık etmez. Başaracağına inanır çoğu şeyi. Bir kanoyla
uzun bir nehri geçer ve farklı bir ülkeye bile gider. Kendi gücünün farkındadır
ve bunu sonuna kadar kullanır. Kendini olduğu gibi kabul eder ve belki de bu
yüzden her tanıştığı insanlar tarafından iyi bir şekilde karşılanır. Yolculuğu sırasında
çeşitli işlerde çalışır. Öğrenmeye meraklıdır. Sürekli kendini geliştirir. Kitaplar
okur. Kendince felsefe dahi yapar. Yüzme korkusu varken bu korkunun üstüne gider ve yüzmeyi dahi başarır. Durağan bir karakter yapısındansa bizi
devingen ve kendini geliştirmeye çalışan bir karakter karşılar bizi.
Etrafındaki
insanlarla kafa yapısı faklı çalışıyordu Christopher’ın. Annesi ve babası zengin ve saygınlığı bulunan insanlardı. Toplum içerisindeki statüye önem veriyorlardı. Gösteriş hoşlarına gidiyordu. Christopher ise onlardan ve toplumun diğer bireylerinden farklıydı. Para onun için sadece bir araçtı ve önemsiz bir şeydi. Hatta yolculuğa çıkmadan önce biriktirdiği parayı hiç umursamadan bir yardım kuruluşuna bağışlamıştı. Toplum içerindeki statü onun için önemli değildi. onun değer verdiği asıl şeyler düşünce yapısıydı. Ki bana en yakın düşünce tarzı da buydu. Kendi mevkilerini insanların gözüne sokan ancak kendini geliştirmekten ve düşüncelerini olgun bir şekilde söylemeyen insanlara hep böyle uzaktan bakmışımdır. Düşünce yapıları uymadığı için değil kendilerini belli bir kalıba sokmaya çabaladıkları için. Kariyer kavramı filmin bir yerinde şöyle geçer:
''Bence kariyer denen şey 20. yüzyılın icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum.''
Bana göre filmin ana teması özgürlüktü. Çevremizde tüm olup bitenlere, düzene, topluma, insanlara rağmen özgür olmuş. Christopher zaten bir özgürlük uğruna yollara düşüyor evet ama yolda karşılaştığı insanlar da onun düşüncelerini destekleyen nitelikte insanlar. Hemen hemen her karakter kendisi için ve kendini keşfetmek için bir çaba içerisinde. Bir başkaldırı var ama küçük bir topluluk içerinde. Ve onlar da zaten görmezden gelinen ve garip gözlerle uzaktan izlenen o kitle.
Karakterler sürekli devingen hallerde. Filmin en başında yer alan anne ve baba figürü arasında bile bir değişiklik mevcut. Bana göreyse tek sabit kalan ve Christopher'ın en yakın olduğu kişi kız kardeşi. Onu anlayan tek kişi ve baştan sona aslında birçok rolü olan ama geliştiğini göremediğimiz bir karakter. onun dışında Christopher elini değdiği her insanda bir değişim yaratıyor. Burada aklıma anime karakteri olan Naruto geldi. Naruto da kimin hayatına ufak da olsa girse karşısındaki kişinin düşünce yapısında ve hayatında değişikliklere neden oluyordu. Tabi iyi anlamda.
Değinmek istediği son nokta ise ebeveynlerin çocukların yaşamları üzerinde bıraktığı etkiler. Küçük yaşlardan itibaren şiddet eğilimli bir ortamda büyüyen bir çocuk aile kavramının önemini anlamayabilir. Zaten olmayan bir şeyin eksikliğini hissetmez ki insan değil mi? Christopher'ın ailesi arasında aslında hiç bulunmayan o bağın asıl nedeni de budur. anne ve babası sürekli tartışırlar, geçinemezler ama ayrılmazlar da. Kendi kavgalarına odaklanırlar ve çocuklarını adeta umursamazlar ve ''Baban bana ne yapıyor bak!'' ya da ''Annen bana n e yapıyor bak!'' derler sürekli. Böyle bir aile yapısı içerinde büyüyen Chris yolculuğa çıkarken ve yolculuk sırasında belki de bu yüzden ailesini önemsemez. Ama her ne kadar böyle bir ortamda büyüse de yaşadığı olaylar onun kendisi olmasında büyük bir etki yaratır. Şu anki haline bir hazırlıktır.
Özetle hayatımızda bizim için dönüm noktası olan anlar vardır. Bunlar iyi ya da kötü olabilir bizim için. Bu bizim elimizdedir. İster iyi bir ister kötü bir ailede yetişelim bizi biz yapan değerler oluşur. En önemlisi de budur. Kendimiz olmak. Sadece ve sadece kendimiz olmak. Kendi doğumumuzu gerçekleştirmek ve bunun için elimizden gelen her olanaktan faydalanmak. Ve en önemlisi de dünyevi değerler değil de önemli olan düşüncelerimizdir. Bizi biz yapan düşünce yapılarımız. Kendini doğurmak için çabalayan herkese...
Sevgiler...
Filmde
Hoşuma Giden Bazı Sözler:
💭 ''Bence kariyer
denen şey 20. yüzyılın icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum.'
💭 ''Eğer yaşama
sevincinin esasen insan ilişkilerinden kaynaklandığını düşünüyorsan yanılıyorsun...''
💭 ''Mutluluk uçsuz
bucaksız ormanlardadır; bomboş sahillerdeki coşkudadır. İnsan elinin değmediği
bir yerdedir; denizin diplerinde ve gürlemesindedir.''
💭''Yalnızca çok
uzağa gitme riskini göze alanlar, yaşamda nereye kadar gidebileceklerini öğrenebilirler.’’
💭 ''Televizyon
olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. Oradaki yayın çok
iyi, haberleri daha güvenilir...''
💭 ''Çoğu insan
onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir
şey yapmıyorlar. Çünkü güveli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış
durumdalar. ''
5 Comments
Güzel Bir Film'e Benziyor Bi Gün İzlerim
YanıtlaSilİzledikten sonraki düşüncelerinizi merak ediyorum. Umarım beğenirsiniz.
SilBunu izleyeceklerim listesine ekliyorum. Teşekkür ederim
YanıtlaSilİzledikten sonraki fikirlerinizi merak ediyorum. Buraya da yazarsanız üstünde konuşabiliriz. 😊
Silfilm de hirsch de penn de iyi :)
YanıtlaSil