''Into The Wild'' Film İncelemesi

by - Mayıs 01, 2021


           Film: Into the Wild

           Yönetmen: Sean Pen

           Süre: 140 Dakika

           Tür: Macera, Dram, Biyografik

           Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

           👇👇👇👇👇👇👇👇👇

Merhaba bloğuma gelen herkese. Bugün bir film hakkında konuşmak istiyorum. Çünkü bu film beni çok etkiledi ve gerçekten güzel dersler öğrendim izlerken de. Filmin isim ‘’İnto the Wild’’ Türkçeye çevrilmiş ismiyle ‘’Vahşi Doğaya Doğru’’ ya da ‘’Özgürlük Yolu’’ Gerçek bir yaşam öyküsünün yer aldığı bir kitaptan uyarlamadır ve ismini ise eserin başlarında yer alan ‘’I now walk into the wild’’ cümlesinden alır. Filmin konusundan kısaca bahsedeceğim. Hem böylece sizin de ilginizi çeker ve izlersiniz. Eminim size de çok şey katacaktır.

Christopher ilerde kendine verdiği isimle de Alexander Süperberduş zeki ve başarılı bir öğrencidir. Önemli bir üniversiteyi derece ile bitirir. Mezuniyetinden sonra ailesiyle yediği bir kutlama yemeğinde aslında istediği hayatın bu olmadığı, hayatında eksik bir şeylerin olduğu söyler. Bir süre sonra biriktirdiği bütün mal varlığını bir hayır kurumuna bağışlayarak arabasıyla ortadan kaybolur. Hayali olan Alaska’ya gitmek için başlayan bir yolcuğun ilk adımıdır bu. Çıktığı bu yolculuğu, yolculuğa çıkmadan önceki yaşamından kesitleri ve yolculuk sırasında yaşadığı olayları ya da tanıştığı insanları geriye ve ileriye dönüşlerle anlatmaya başlar. Önemli olan olaylar değil de insanların düşündüğü fikirlerdir filmde. Zaten daha çok bu noktalara odaklanılmış. Olaylar arasındaki bağlantılar sağlam bir şekilde kurulmuş ve kamera açıları o kadar profesyonel bir şekilde ayarlanmış ki adeta olayın içerindeymişçesine hissediyorsunuz. En son olarak da oyunculara gerçekten bayıldım. Bulundukları rolleri oynarken gayet kendileri gibi davranıyorlardı ve içtendiler. Sanki o roller onlar için yaratılmıştı. Konusuna daha ayrıntılı değinmeyeceğim. Biraz da film hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum sizinle.

Filmde birçok düşünce karşılıyor bizi. En başta da kendini tanıma ve kendini olduğu gibi sevme. Christopher filmin başından sonuna kadar eğlenceli bir kişiliğe sahiptir. Nelerin onu mutlu ettiğini neleri yaparken zevk aldığını iyi bilir. Maceralara atılmayı sever. Korkaklık etmez. Başaracağına inanır çoğu şeyi. Bir kanoyla uzun bir nehri geçer ve farklı bir ülkeye bile gider. Kendi gücünün farkındadır ve bunu sonuna kadar kullanır. Kendini olduğu gibi kabul eder ve belki de bu yüzden her tanıştığı insanlar tarafından iyi bir şekilde karşılanır. Yolculuğu sırasında çeşitli işlerde çalışır. Öğrenmeye meraklıdır. Sürekli kendini geliştirir. Kitaplar okur. Kendince felsefe dahi yapar. Yüzme korkusu varken bu korkunun üstüne gider ve yüzmeyi dahi başarır. Durağan bir karakter yapısındansa bizi devingen ve kendini geliştirmeye çalışan bir karakter karşılar bizi.

Etrafındaki insanlarla kafa yapısı faklı çalışıyordu Christopher’ın. Annesi ve babası zengin ve saygınlığı bulunan insanlardı. Toplum içerisindeki statüye önem veriyorlardı. Gösteriş hoşlarına gidiyordu. Christopher ise onlardan ve toplumun diğer bireylerinden farklıydı. Para onun için sadece bir araçtı ve önemsiz bir şeydi. Hatta yolculuğa çıkmadan önce biriktirdiği parayı hiç umursamadan bir yardım kuruluşuna bağışlamıştı. Toplum içerindeki statü onun için önemli değildi. onun değer verdiği asıl şeyler düşünce yapısıydı. Ki bana en yakın düşünce tarzı da buydu. Kendi mevkilerini insanların gözüne sokan ancak kendini geliştirmekten ve düşüncelerini olgun bir şekilde söylemeyen insanlara hep böyle uzaktan bakmışımdır. Düşünce yapıları uymadığı için değil kendilerini belli bir kalıba sokmaya çabaladıkları için. Kariyer kavramı filmin bir yerinde şöyle geçer:

''Bence kariyer denen şey 20. yüzyılın icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum.''

Bana göre filmin ana teması özgürlüktü. Çevremizde tüm olup bitenlere, düzene, topluma, insanlara rağmen özgür olmuş. Christopher zaten bir özgürlük uğruna yollara düşüyor evet ama yolda karşılaştığı insanlar da onun düşüncelerini destekleyen nitelikte insanlar. Hemen hemen her karakter kendisi için ve kendini keşfetmek için bir çaba içerisinde. Bir başkaldırı var ama küçük bir topluluk içerinde. Ve onlar da zaten görmezden gelinen ve garip gözlerle uzaktan izlenen o kitle. 

Karakterler sürekli devingen hallerde. Filmin en başında yer alan anne ve baba figürü arasında bile bir değişiklik mevcut. Bana göreyse tek sabit kalan ve Christopher'ın en yakın olduğu kişi kız kardeşi. Onu anlayan tek kişi ve baştan sona aslında birçok rolü olan ama geliştiğini göremediğimiz bir karakter. onun dışında Christopher elini değdiği her insanda bir değişim yaratıyor. Burada aklıma anime karakteri olan Naruto geldi. Naruto da kimin hayatına ufak da olsa girse karşısındaki kişinin düşünce yapısında ve hayatında değişikliklere neden oluyordu. Tabi iyi anlamda.

Değinmek istediği son nokta ise ebeveynlerin çocukların yaşamları üzerinde bıraktığı etkiler. Küçük yaşlardan itibaren şiddet eğilimli bir ortamda büyüyen bir çocuk aile kavramının önemini anlamayabilir. Zaten olmayan bir şeyin eksikliğini hissetmez ki insan değil mi? Christopher'ın ailesi arasında aslında hiç bulunmayan o bağın asıl nedeni de budur. anne ve babası sürekli tartışırlar, geçinemezler ama ayrılmazlar da. Kendi kavgalarına odaklanırlar ve çocuklarını adeta umursamazlar ve ''Baban bana ne yapıyor bak!'' ya da ''Annen bana n e yapıyor bak!'' derler sürekli. Böyle bir aile yapısı içerinde büyüyen Chris yolculuğa çıkarken ve yolculuk sırasında belki de bu yüzden ailesini önemsemez. Ama her ne kadar böyle bir ortamda büyüse de yaşadığı olaylar onun kendisi olmasında büyük bir etki yaratır. Şu anki haline bir hazırlıktır.

Özetle hayatımızda bizim için dönüm noktası olan anlar vardır. Bunlar iyi ya da kötü olabilir bizim için. Bu bizim elimizdedir. İster iyi bir ister kötü bir ailede yetişelim bizi biz yapan değerler oluşur. En önemlisi de budur. Kendimiz olmak. Sadece ve sadece kendimiz olmak. Kendi doğumumuzu gerçekleştirmek ve bunun için elimizden gelen her olanaktan faydalanmak. Ve en önemlisi de dünyevi değerler değil de önemli olan düşüncelerimizdir. Bizi biz yapan düşünce yapılarımız. Kendini doğurmak için çabalayan herkese...

Sevgiler...



Filmde Hoşuma Giden Bazı Sözler:

💭 ''Bence kariyer denen şey 20. yüzyılın icadıdır ve ben bir kariyer istemiyorum.'

💭 ''Eğer yaşama sevincinin esasen insan ilişkilerinden kaynaklandığını düşünüyorsan yanılıyorsun...''

💭 ''Mutluluk uçsuz bucaksız ormanlardadır; bomboş sahillerdeki coşkudadır. İnsan elinin değmediği bir yerdedir; denizin diplerinde ve gürlemesindedir.''

💭''Yalnızca çok uzağa gitme riskini göze alanlar, yaşamda nereye kadar gidebileceklerini öğrenebilirler.’’

💭 ''Televizyon olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. Oradaki yayın çok iyi, haberleri daha güvenilir...''

💭 ''Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güveli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. ''

 





 




    

 

You May Also Like

5 Comments

  1. Güzel Bir Film'e Benziyor Bi Gün İzlerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzledikten sonraki düşüncelerinizi merak ediyorum. Umarım beğenirsiniz.

      Sil
  2. Bunu izleyeceklerim listesine ekliyorum. Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzledikten sonraki fikirlerinizi merak ediyorum. Buraya da yazarsanız üstünde konuşabiliriz. 😊

      Sil
  3. film de hirsch de penn de iyi :)

    YanıtlaSil