Yüksek Şatodaki Adam (Philip K. Dick)

by - Aralık 24, 2025


        Philip K. Dick tarafından yazılan ‘’Yüksek Şatodaki Adam’’ adlı roman, II. Dünya Savaşı’nın Nazi Almanya’sı ve Japonya tarafından kazanılması durumunda dünyayı nelerin beklediğini anlatan bir alternatif tarih ve bilimkurgu distopyasıdır. Roman Almanya ve Japonya’nın II. Dünya Savaşı’nı kazandığı bir dünyada geçmektedir. Kazanan taraflarca farklı kıtalarda yer alan birçok yer işgal edilmiş ve aynı zamanda da ABD üç parçaya bölünmüştür. Doğu Amerika’da (Büyük Germen İmparatorluğu) Almaya egemen iken Batı Amerika’da (Pasifik Amerika Devletleri) ise Japonya egemenliği sürmektedir. Aynı zamanda her iki devletten bağımsız bir de tarafsız bölge (Rocky Dağları Eyaletleri) bulunmaktadır. Amerika’nın paylaşımının stratejik olduğunu düşünebiliriz. Coğrafi yakınlık dikkate alınarak bir paylaşım söz konusudur. Almaya ve Japonya kendine coğrafi olarak yakın gördükleri devletler üzerinde egemenlik hakkı elde etmişlerdir. 

        Teknolojik gelişmelerin ileri bir düzeyde yaşandığı ve soğuk savaş dönemi olarak da adlandırılan II. Dünya Savaşı’nda devletler silahsızlanma yoluna gitmişler ve değil de yaptıkları bilimsel faaliyetler açısından yarış içerisinde olmuşlardır. Ancak kitapta bu bilimsel faaliyetler farklı bir şekilde yansıtılmıştır. Örneğin Ay’a ayak basan ilk insan bir Rus değil bir Alman olmuştur. Almanya’nın dünya üzerinde kurduğu egemenlik yetmemiş, bu egemenlik alanını uzaya da yayma çalışmaları yapmıştır.

        Egemenlik alanını genişletme çalışmaları içerisinde, var olan Amerika kültürünü de asgari düzeye indirerek Amerika kültürünü yok etmek de bulunmaktadır. Amerikalılar kendilerini işgal eden devletlere boyun eğmişlerdir ve kendi topraklarında adeta onların kölesi olmuşlardır. Kültürü yansıtan ögeler asgari boyuta indirgenmiştir ve modası geçmişlik ile nitelendirilmiştir. Öyle ki romanda R. Childan, Amerikalılar tarafından kullanılan modası geçmiş olan ürünleri varlıklı Japonlara sattığı bir antikacı işletmektedir. Savaş öncesi Amerika ürünlerini satan bu yer hem Japonlara bu ürünleri satarken aynı zamanda da bu ürünleri korumaktadır. Sattığı eserler ile bir bağı yoktur, onları para kazanmak için bir araç olarak görür. Hatta eserlerin gerçekten Amerikan kültürü eserleri olup olmadığına dikkat dahi etmez. Sadece satmaya odaklanmıştır. Bu durum onun ilerde insanlar karşısında küçük düşmesine ve hatta işini kaybetme noktasına gelmesine de neden olmaktadır.

        Romanda temel bir zıtlık olan gerçek ve sahte karşımıza çıkmaktadır. Romanda Frank Frink sahte nesneler aracılığıyla kimlik ve anlam bulmaya çalışmaktadır. Çalıştığı atölyede ürettiği sahte Amerikan eserleri bunun en iyi simgesidir. Bu eşyalar geçişten bir değer bir kültür taşıyor gibi görünseler de aslında yapaylıktan başka bir şey barındırmamaktadır. Frink de kendi kimliğini bu şekilde oluşturmuştur. Aslında her ne kadar bir ajan da olsa kendi kimliğinden vazgeçip yeni yapay bir kimlik oluşturması gerekmiştir. 

        Japonlar kitapta Almanlara göre daha pozitif gösterilmiştir. Japonları işledikleri savaş suçlarından pek bahsedilmemektedir. Savaşın sonunda kendi egemenlik alanlarında kurdukları düzene baktığımızda daha çok liberalizme kayan bir yapı görmekteyiz. Yani bireysel özgürlüklerin ve bireysel hakların dikkate alındığı bir dünya görüşü bulunmaktadır. Zen Budizm’e bağlılıkları ve Çin bilgeliğine bağlılıkları Japonları daha açık bir felsefi görüşte ilerlemeye yöneltmiş olabilir.

        Almanlar ise Nazizm hâlâ etkisini göstermektedir. Adolf Hitler artık bir köşeye çekilmiştir ve yerinde bıraktığı boşluk ise Almanya’yı yavaş yavaş yıkıma götürmektedir. Bunda en büyük etkenler ise Avrupa’yı yaşanılamaz hâle getirmeleri olabilir. Hem otorite boşluğu hem de gösterdikleri ırkçı yaklaşımlar Almanya’nın sonunu hazırlamaktadır. Şiddetli bir iç mücadele mevcuttur.

        İki önemli olay bulunmaktadır. İlki Japonya’nın San Francisco’daki ticari elçilerinden Nabutsuke Tagomi etrafında gerçekleşmektedir. Alman donanmasının içerisinde bir oluşum meydana gelmiştir. Bu oluşum içerisinde yer alan kişiler Japonların da desteğini alarak Nazizmi devirmek istemektedirler. Bu amaçla Japon ordusunun eski genel kurmay başkanı Tedeki ile gizli bir kimlik ile istihbarat paylaşımı sağlamak amacıyla bir görüşme planlanmıştır. Fakat bu bilgi alışverişi daha gerçekleşemeden nazilere takılıyor ve ofiste bir çatışma yaşanıyor. Böylece Nazilerin Japonya’ya saldırma planları da deşifre oluyor. 

        İkinci önemli olay ise Abedsen etrafından gelişmektedir. Çekirge Ağır Gelecek adlı kitabı yazmıştır. Bu romanda 1945’te Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Sovyetlerin savaşı kazandığı bir alternatif tarih anlatılmaktadır. Bildiğimiz tarihi akışı romanın içerisine yansıtmıştır. Japonya ve Almanya arasında bir tampon bölgede yaşayan Abedsen’in yazdığı bu kitabın satışı yasaklanmıştır. Ancak kitap Japonların daha serbest bir egemenlik anlayışı gütmesi nedeni ile sadece Almanya tarafında yasaklanmıştır kitap. Naziler bu türde bir alternatif tarih yazan yazarı öldürmek için peşine bir katil yolluyorlar. Ancak işler umdukları gibi gitmiyor ve bu olay başarısızlık ile sonuçlanıyor. Bu iki olay iki temel olaydır.

        Roman içerisinde kurgu içinde kurgu barındırmaktadır. Romanın içerisinde Hawthorne Abedsen tarafından yazılan ‘’Çekirge Ağır Gelecek ‘’ isimli kitapta Almanya ve Japonya’nın savaşı kazanmaması durumunda dünyayı nasıl bir geleceğin beklediğinden bahsedilmektedir. Bu kurgu kitapta gerçekliklerle uyuşmadığı için kitabın yazarı tehlikededir. Suikast ihtimalinden dolayı ‘’ Yüksek Şato’’ adını verdiği bir hisar yaptırmıştır kendine. Romanın adı da buradan gelmektedir. 












 

You May Also Like

0 Comments