Merhaba
kitapsever dostlarım. Bugün hepimizin de yakından tanıdığı ‘’Diriliş Ertuğrul’’
adlı dizinin uyarlandığı Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘’Merhaba Söğüt’’ adlı kitabından
bahsedeceğim. Bildiğimiz ve adından da anladığımız üzere kitapta Ertuğrul Gazi’nin
hayatından bahsediliyor. Ertuğrul’un küçüklükten itibaren Bey olma yolundaki
adımlarına bir bir şahit oluyoruz. Kayı Boyu ’nun Moğollardan kaçan bir boyken
devlet olma yolundaki o önemli anlarına tanıklık ediyoruz. Bütün bunlar iyi hoş ve ilgi çekici ama
sonuçta bir tarihi roman ve gerçekle kurgu arasındaki o dengeyi güzel bir
şekilde de kurmak gerek bence. Bu yüzden yazarın güzel bir araştırmadan sonra
bu kitabı yazdığını düşünüyorum. Belki de alanında yetkin bir kişidir daha
araştırma fırsatı bulamadım. Ancak şunu belirtmek isterim ki benim için okuması
zor bir kitaptı. Yazarın dilinden falan değil tamamen kişisel. Ben tarihi roman
okumayı sevmediğim için zaten ön yargılı başladım. Ama kitabı inatla elimden
bırakmayarak devam ettim. Sonunu merak ediyordum. Tarihi şahsiyetlere ve tarihi
olaylara ilgisi olan ve Osmanlı’nın kurulmasının ardındaki büyük mücadelelerin
yer aldığı o süreci görmek isteyenlerin mutlaka okuması gerektiğini
düşünüyorum. İçerinde çokça bilgi ve hayat dersi yer alıyor. Sadece bir tarihi
roman olarak bakmaktansa içerisinden kendimize ne katacağımızı düşünerek
okumamız gere. Hatta sadece tarihi romanlarda değil bunu diğer okuduğumuz tüm
kitaplarda yapmalıyız bana göre. Her ne kadar okurken zorlansam da iyi ki elime
alı da bırakmamışım dedim bitirdiğimde. Dediğim gibi yazarın dili gerçekten
akıcı. Sadece olayların kurgusunda bazı boşluklar vardı. O boşlukları
anlamlandırmada zorlandım kimi zaman. Onun dışında karakterlerin
konuşturulması, verdiği fikirler bakımından gerçekten beğendim.
Kitapta
karşımıza birçok ilim sahibi Ahiler ve Hocalar karşımıza çıkar. Kimi Yahşi Hoca
gibi iyi iken kimisi de Dımışık Hoca gibi kötüdür. Dinin burada da kötüler
tarafından bir araç olarak kullanıldığını görürüz. Kayı Boyu ‘nun içine sızmak
için kendilerini Hoca olarak tanıtan kişiler çıkar karşımıza. Her ne kadar
kötüler olsa da iyiler de vardır ve bunlar daha ağır basarlar. Daha ilk başlardan
itibaren Kaya Şeyhi’nin müjdeleri ile karşılaşırız. Onun yolundan giden ve
kendini dine adamış diğer kişiler de bu müjdeyi desteklerler. Kaya Şeyhi hiçbir
zaman görünmez kimseye. Çünkü şeyhlerin en başıdır ve Semerkant’ta bulunmaktadır.
Ne hikmettir ki ta oralardan Anadolu’daki bu boya müjdeler verir ve onlarla
iletişim kurar.
Moğollar
büyük bir etkendir yaşanan dönemde. Dediğim gibi birçok boyu yıkıp geri
kalanını da göç ettirmişlerdir. Kendilerini diğerlerinden üstün görür bu ırk.
Türkmenleri ise daha aşağıda. Bu Moğollar daha çocukken kaçırılıp
eğitilirlermiş ama sırf savaş için hem de. Daha o yaşlardan itibaren Moğol
olmayan herkese ama herkese düşman gözüyle bakarlarmış. Bu şekilde katı
şartlarda yetiştirilen Moğollar da Türkmenleri yüreksiz ama bileği kuvvetli olarak
nitelendirirlermiş. Sırtlarına ver kırbacı sür nereye istersen karnı doysun da
sesini çıkarmaz derlermiş. Bire bir şahit olmadıkları bu kulaktan dolma
bilgilerle Türkmenlerle dalga geçer onları kendilerinden aşağıda görürlermiş. Başkalarının
boyunduruğu altında yıllarca yaşamış kendileri tabi ki de en büyük milleti
oluşturmaktadır(!).
Savaşçılar
kadar hekimler de yer alır. Ancak öyle her yerde ve her boyda yoktur bu
hekimler. Çünkü bazı boylarda hekimlik cenge gitmekten daha aşağıda
görülmektedir. Öyle ki Gazi Ana’nın kocası hekimdir. Onu mesleğinden caydırmak
için çok uğraşmıştır. Hatta oğlu hekimlik ile uğraşmasın diye küçük yaşta
askeri eğitimler ile ilgilendirip onu hekimlikten uzak tutacak yollar bulmuştur.
Tabi başarılı da olmuştur. İşin garip kısmıysa hekimleri beğenmeyen bu Gazi Ana’nın
bir kılıç darbesi yiyip yaşamla ölüm arasında gidip geldiği o anda hekimlerin
ne kadar da değerli olduğunu görmesidir.
Kitabın
içeriğinden bahsedecek olursam: Moğollar Asya kıtasında baskınlar düzenlemeye
başlamış, birçok insan öldürüp, savaşlar yapıp birçok boyu yıkmışlardır. Yıkılmaktan
kurtulan bazı boylar ise göç etmeye başlamışlardır. Malazgirt Savaşı sonrası ise
bu göçler Anadolu’ya yönlerini çevirmiştir. İşte Kayı Boyu da o göç eden
boylardan sadece birisidir. Kayı Boyu ‘nun başında Gündüz Alp vardır. Boyun
başında güçlü, kudretli, merhametli ve gözü pek birisidir. Boyu ile birlikte
Balkanlar’a doğru göç etmektedir. Gündüz Alp’in dört oğlu vardır. Bunlar:
Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar’dır. Ertuğrul’un çocukluk
dönemlerinden bahsederek başlar kitap. Onun devlet kurması ve yurt tutması ile
de biter. Arada yaşanan olaylar ise bana kalırsa en önemlileri. Boyda yaşayan Lokman,
Delibozuk Hıdır, Akça Koca, Yahşi Hoca, Gazi Ana gibi kişiliklerin hayatlarına
da yer verilir. Ertuğrul’dan çok onlar yön verir olayların gidişatına. Devlet
kurma ve yurt tutma yolundaki en büyük adımlara sahip olan onlardır. Bu yüzden okurken
onların da yaşamlarına ve katkılarına dikkat ederek okumak gerekir.
KİTAPTAN
ALINTILAR:
💬 Bir okun gittiği yeri, bir de sözün gittiği yeri bilmelidir insan.
💬 Hayali tanımayan hayatı da tanımaz.
💬 Fitne alev tutarsa alevlendirenleri de yakar.
💬 İnanmış bir avuç insan, neye inanacağını bilemez ordulara bedeldir.
💬 ....ne demişti bakalım Türkmen ataları: ''Sırrını verme dostuna, o da verir dostuna.''
Yavuz Bahadıroğlu çoğu kitabında aynı yazım ve anlatış tarzını kullanmada bu kitabınıda çok beğenmiştim. Yazı için teşekkür ederiz
YanıtlaSilbak bunu ilk kez duydum, bi bakıyım :)
YanıtlaSil