Kitap: Boyalı
Peçe
Yazar: W.
Somerset Maugham
Sayfa Sayısı: 240
Yayınevi: Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları
Merhaba,
bugün blogda kapağı ve ismi bende merak uyandıran bir kitapla sizlerleyim:
Boyalı Peçe. Kitap İş Bankası Kültür Yayınları serisi adı altında yayınlanmış
ve ben de geç olmadan okumak istedim. Nedense bu aralar bu serideki kitapları
okuyasım var. Buralarda birkaç gündür yoktum. Hayatımda yolunda giden ve
yolunda gitmeyen şeyler oldu. Ama her şeye rağmen kendimi iyi hissediyorum ve
kendimi iyi hissettiğim ilk anda da burada buldum kendimi. Sözü çok uzatmadan
sizi yazımla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar.
Kitap
başlarda gözünüze klasik bir aşk ve ihanet konusunu işliyor gibi gelebilir.
Ancak sayfaları çevirdikçe yazarın karakterleri o kurgulayışı ve yaşadıklarına
bakış açılarını gördükçe fikriniz değişmekte. Kitap 1920’lerde Londra’da
başlayıp Hong Kong’da devam eden bir olaylar silsilesinden oluşuyor. Baş
karakterlerimiz ise Kitty ve Walter. Ama bana kalırsa kitabın en önemli
karakteri kesinlikle Kitty’nin annesidir. Zaten kitabı okuduğunuz zaman da fark
edeceksiniz ki olayların en başından en sonuna kadar kadının er yerde etkisi
var. Hayret etmemek elde değil. Kitty anne baskısıyla yetişmiş bir kadın ve
Walter ile evlilikleri de aslında sırf bu baskıdan kurtulmak için. Yaşanılan
dönemde kızlar erken yaşlarda evlenip kendilerine iyi bir makam sahibi eş
buluyorlar. Bulamayanlar ise yaşı ilerledikçe önüne çıkan ilk talipla
evleniyorlar. Aslında Walter Kitty için tek talip değil. Ancak Kitty’nin annesi
hep en iyisinin peşinde. Bence burada kızının iyiliğini düşünmektense daha çok
kendi için yapmakta bunu. Sonuçta kendine itibar sahibi bir damat bulunca
kendinin de toplumda yeri değişecek ve kendisi de itibar sahibi bir kadın
olacak. Tabi evdeki hesap çarşıya uymuyor. Dediğim gibi Kitty ve Walter
arasındaki evlilik bir mecburiyet ama Kitty için. Çünkü Walter onu daha en
başından itibaren sevmekte. İşte burada kopuyor her şey. Bir insan karşısındaki
insanla sevmeyerek evlense ona karşı ne kadar sadık kalabilir ki? İşte Kitty de
Walter’a karşı boş olan kalbini biriyle doldurma ihtiyacı içine giriyor ve tam
da o zaman birisiyle karşılaşıyor. Her ikisinin de evli olması dışında bir
sorun yok elbette. Devamını merak ediyorsanız kitabı okumanızı öneririm. Çünkü
ben severek okudum ve beni etkiledi çoğu yönden de.
Kitap
genel anlamıyla genç bir kadının kendini bulmaya çalışması ile ilgili. Kitty
daha kitabın en başından sonuna kadar bir arayış içerisinde. Kendi kimliğinin
peşinde. Doğumundan itibaren anne gözetimi altında büyümüş, sürekli
denetlenmiş, hayatının hiçbir noktasına kendisi karar verememiş, babasına karşı
ya da annesine karşı sevgisini rahatça gösterememiş bir kadın. Evleneceği adamı
dahi seçmesine izin verilmezken o bir anlık hisleriyle kendisini büyük bir
maceranın içerisinde bulur. Belki de ilk baş kaldırışı Walter ile evlenmesidir.
Ama bu ilk baş kaldırıda bocalar ve bir boşluğa düşer. O boşluk anında da bir
başkasına sığınır. Onun yaşadığı her an ve hissettiği her bir duygu onun kendini
bulmasına bir adım daha yaklaştırır. Olduğu kişi ile yüzleşir. Kendine ve
etrafında olup bitenlere daha objektif gözle bakmaya başlar. Artık ne
istediğini bilen bir kadındır ve hayatının bundan sonrası için planlarını
yaparken artık kendisi karar vermektedir.
Genel
itibari ile kitabın diğer karakterleri çok geri planda kalmış bence. Mesela
Walter’ın asla ne hissettiğini ve ne düşündüğünü asla anlayamıyoruz. Çünkü
bununla ilgili en ufak bir iç konuşma dahi yok. Walter doğrudan dile getirirse
o zaman aa böyle düşünüyormuş demek ki demekten kendimizi alamıyoruz. Ayrıca
Kitty’nin babası, annesi ve kız kardeşi de geri planda kalan diğer karakterler.
Özellikle baba figürüne kitabın sonuna kadar rastlamıyoruz. Bunun da en önemli
nedeninin zaten adamın evde yokmuş gibi davranılması ile kendisini iyice
soyutlamış olması yatıyor bence. Anne karakteri her ne kadar dediğim gibi ön
planda olmasa da kitabın baştan sona kadar olan gidişatında en büyük etkiye
sahip kişi bana kalırsa. Kitty’nin olduğu kişide büyük bir payı var. Aynı
zamanda olmak istediği kişiyi doğurma aşamasında da büyük bir yere sahip. Bana
kalırsa en büyük eksiklik bunlar. Diğer kişilerin de iç seslerini, ne
düşündüklerini, neler hissettiklerini okumak isterdim. Böylesi biraz sönük
kalmış.
Son
olarak kitabın adının neden Boyalı Peçe olduğuna değinmek istiyorum. Kitap
şöyle bir cümle ile başlıyor:
‘….
adına yaşam denen boyalı peçe.’’
Bir
şiirin dizesidir bu. Yazarı oldukça etkilemiş ve kitabına bu ismi vermek
istemiştir. Kitapta Kitty ve Walter ’in birbirlerini daha tanımadan
evlenmelerine atıf yapılır burada. Her ikisi de birbirlerini iyi tanımadan yani
daha peçenin altındaki görmeden evlenişlerdir. Gerçek kimliklerinin üstüne
örtülen o peçeye kanmışlar ve o peçede gördükleriyle evlenmişler. Benim
sevdiğim ve soluksuz okuduğum kitaplardan biri oldu. Umarım sizler de okuduktan
sonra seversiniz. Bitirmeden küçük bir tavsiye. Hem kitaptan okuduklarımla hem
de kendi yaşadıklarımla. Karşınızdaki insanı tanımak için kendinize ve
karşınızdaki insanın sizi tanıması için de ona zaman verin. Acele etmeden yavaş
yavaş birbirinizi tanıyın ve en önemlisi kimse için kendinizden taviz vermeyin.
Olduğunuz insanı sevin. Kendinizi sevin.
Kitaptan
Alıntılar:
1. Bana
karşı sevgi ya da merhamet beslemiyorsan da en azından insanlığını kaybetmemiş
olmalısın.
2. İnsan
işte, eğlencede, dünyada ya da bir manastırda değil; ancak ruhunda huzur
bulabilir.
3. Her
şey çok kısa sürerken ve hiçbir şey çok önem taşımazken, insanların önemsiz
nesnelere saçma anlamlar yükleyip, kendilerini ve etraflarındakileri üzmeleri
acınası bir durumdu.
yazarı biliyom da kitabı bilmiyom, okuycam, saol, blogun da yazıların da seçtiğin kitaplar da iyi, kutlarım valla :)
YanıtlaSil