GORİOT BABA (BKK OCAK)

by - Ocak 26, 2023



 Klasikleri okumayı oldum olası sevmişimdir. Bu kitaplarda yaşayan kişileri, onların karakter çözümlemelerini, yaşadıkları yerleri, dönemi merak ederim. Goriot Baba da bu bakımdan okumayı sevdiğim bir kitap oldu benim için. Bu kitabı daha önce ortaokuldayken okumuştum. Tabi o zamandan bu zamana hem kitabı unuttum hem de unutmasam bile bir kitabı her okumada farklı bir şekilde anlamlandıracağım için yeniden okumak da isterdim. 

Kitapta, Goriot Baba, kızlarını tutkuyla seven zengin bir babanın tüm servetini kızlarının önüne serdikten sonra günden güne düşüşü, saygınlığını kaybedişi, damatları yüzünden kızlarına hasret kalışı, ucuz bir pansiyon odasında kızlarını görememenin üzüntüsü ve acısıyla kıvranarak can vermesi anlatılır.

Bir kitabı anlamaya çalışırken öncelikle o kitapta yer alan karakterler üzerine bir araştırma yaparım. Hele de bu kitap bir klasik eserse fazladan bir araştırma gerektirir. Çünkü karakter kadrosu oldukça kalabalık oluyor çoğunda. Bu yaptığım karakter araştırmaları ile kitabı daha çok anlamlandırdığımı düşünüyorum. Diğer türlü kaçırdığım noktalar olabiliyor. Bunun için kitapla ilgili düşüncelerime geçmeden önce karakterlerden biraz bahsedelim:

Goriot Baba: Zengin bir erişte tüccarıdır. O dönemin Fransız toplumunda, kendi emeğiyle para kazanan ancak yine de kendisinin altında bulunan sınıfı bir miktar da olsa sömürerek zenginleşen ve bir üst sınıfa atlayan sınıfı temsil eder. Sürekli bir öncekinden daha ucuz bir daireye yerleşir. Adeta kızları için yaşar.

Eugene de Rastignac: Fakirlikten zenginliğe ve güce yükselen sınıfı temsil eder kitapta. Hayata dair idealleri olan fakir üniversiteli bir gençtir. Goriot Baba onun hayatında eksik olan 'baba'' figürünü dolfuran kişidir.

Madame de Nuncingen ve Madame de Restaud: Goriot Baba'nın kızları. Her istedikleri yapıldığı için şımarık yetiştirilmişler. Her ikisinin de evlilikleri formalitedir. Çıkarlar uğruna evlendikleri için sevgiyi ve mutluluğu başka erkelerde ararlar. 

Kont de Restaud: Madame de Restaud'un kocası.

Baron de Nuncingen: Madame de Nuncingen'in kocası.

Madame de Beausent: Eugene de Rastignac'ın uzaktan kuzeni.

Mösyö d'Ajuda: Portekizli zengin bir asilzade ve Madam de Beausent'in evlilik dışı sevgilisi.

Madam Vauquer: Pansiyonun sahibi. Her şeye para gözüyle bakar.

Vautrin: Pansiyonda kalanlardan biri. Romanda ''kötü'' olarak tanımlanabilecek karakterlerden birisi. Çıkarcı ve merhametsiz. Kendini herkesten üstün görür.

Victorine Taillefer: Zengin bir iş adamı olan babası tarafından miras parası verilmemiş, sokağa atılmış genç bir kız. Dindar, ağırbaşlı, ahlaklı ve iyi niyetli.

Madam Couture: Victorine'nin uzak akrabalarından birisi.

Horace de Bianchon: Tıp öğrencisi. Rastignac'ın en yakın arkadaşı.

Christophe: Pansiyonda uşak.

Slyve: Pansiyonda aşçı.

Gelelim şimdi kitap ile ilgili düşüncelerime:

Romanda en dikkat çeken unsur ''babalık duygusu'' dur. Bu duygu her şeyin önüne geçer. Adeta bir hastalığa dönüşür. Düşününce Goriot Baba'dan bu duyguyu çıkardığımız an geriye hiçbir şey kalmayacak gibidir. Yaşama sebebi iki kızıdır ve bu iki kızı için nefes alıp vermektedir. Onların bir dediklerini iki etmez, her istediklerini alır. Şımarık bir şekilde büyütür. Sırf bu şımarıklıkları onların ileriki hayatlarını da büyük bir şekilde etkileyecektir. Öyle ki Goriot Baba kızları evlenirken onlara yüklü miktarda paralar verir. Paralar bitince böyle bir insanı bir kayınbaba olarak kendilerine yakıştıramayan damatlar, Goriot Baba'yı istemezler. Kızların babalarıyla da görüşmesine izin vermezler. Kızların mutluluğu için bu ayrılığa katlanır ki Goriot Baba için bir sonun başlangıdır bu olaylar.

Balzac bu romanında, çocuklarına bu derece düşkün bir ebeveyn olmanın yanlış bir tutum olduğunu gösterir bize. Sadece çok para kazanmakla, çocukların her istediğini almakla iyi bir baba olunamayacağını anlatır. Ki öyle de değil midir zaten? Anne babalar özellikle yaşadığımız şu yıllarda çocuklarıyla ilgilenme konusunu yanlış anlıyorlar. Çocuğa bir oyuncak almakla ya da istediği her şeyi yapmasını sağlamakla iyi ebeveynler olmuyoruz. Aksine onları birçok yönde eksik bırakıyoruz. Bu yüzden okula gittiklerinde ya da dış dünyada gerçek yaşamla karşı karşıya geldiklerinde bocalıyorlar ve bu da onlara belki büyük belki küçük de olsa bir şekilde zarar veriyor.

''Babalar mutlu olmak istiyorlarsa hep vermelidirler. Durmadan vereceksin, budur insanı baba yapan.''

Kitapta üzerinde durulan bir düğer konu ise ''sınıflar arası yükselme hırsı''dır. Bu duygu özellikle yoksul bir hukuk öğrencisi olan Ratignac'ta yoğun bir şekilde görülür. Yoksul bir aileden gelmesi, türlü zorluklarla tek başına başa çıkmaya çalışması, zenginlerin yaşadığı hayatı merak etmesi ondaki yükselme hırsını adeta kamçılar. Kadınları ise bu hedefine ulaşmada bir araç olarak görür.

Bir tarafta yüksek çevreye girmeye çalışanlar, diğer yandaysa bu yüksek çevrede yaşayan insanların aslında hiç de imrenilecek gibi olmayan yaşantıları. Cebinizde çok paranız olması, lüks arabalara binmeniz, mükemmel kıyafetler giymeniz, balodan baloya koşmanız mutlu olmanıza, yaşamdan zevk almanıza yetmez. Bu zenginlikleri arka planda dönen rezillikleri, çirkinlikleri, kötülükleri gizlemek için bir maske gibi kullanırlar. Her türlü zenginliğe sahiptirler ancak sevgiye ve mutluluğa açtırlar. Bu yüzden de sürekli çevrelerinden bu ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar.

Roman Paris'te geçer. Hem yüksek hem de yoksul çevrenin mekanları bir arada verilir bize. Balzac bu mekanları betimlerken hiçbir ayrıntıyı atlamak. Adeta adım adım dolaşırız her yeri. Goriot Baba ile pansiyonda kalırız, Rastignac ile balodan baloya koşarız.

''Üç kat yükselen, yukarısında da çatı odaları bulunan ön bölüm, moloz taşlarla örülmüş, Paris'in bütün evlerine iğrenç bir nitelik veren şu sarı renkle badana edilmiştir. Her katta beşer pencere vardır, bunlar da ufak camlara bölünmüştür...Evin yanlarında ikişer pencere vardır, alt kattakiler demir parmaklıklarla süslüdür.''

Goriot Baba'da komşuluk ilişkileri güçlü değildir. Pansiyonda kalanlar sadece yemek salonunda bir araya gelirler ve resmi bir ilişki içerisindedirler.

Sonuç olarak kitap gerek karakter çözümlemeleri, gerek dili ve anlatımı gerekse mekan betimlemeleri ile sevdiğim bir kitap oldu. Okurken sıkılmadım ve sonunu da biraz tahmin etsem de merak ederek okudum. Okumak isteyip de eli klasiklere gitmeyenlere tavsiye edilebilecek bir kitap bence. Rahat ve akıcı anlatımıyla nasıl bitti anlamayacaksınız bile. Şimdilik düşüncelerim bu kadar. Raflarda kitaplarım beni bekler. Yeni insanlar, yeni mekanlar, yeni yaşantılar... Görüşmek üzere...

Alıntılar:

☺İnsan yüreği sevginin doruklarına çıkarken molalar verse de, kindar duyguların dik yokuşunda nadiren durur.

☺ Katılaşmış yüreklerin mi yoksa içi boşalmış kafataslarının mı daha korkunç olduğuna kim karar verebilir?

☺ Kuşkusuz bu dünyada eksiksiz bir mutluluk yok.

☺ Dünya bir bataklık, yüzeyde kalmaya çalışalım.



You May Also Like

11 Comments

  1. İlk yorum geldi ve güzel bir açıklama olmuş kitap ile ilgili sağolun.

    YanıtlaSil
  2. yanii hangi kahraman sana heyecan verdiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım hiçbir karakter bana heyecan verici gelmedi ki pek de sevemedim zaten karakterleri :)

      Sil
  3. Okudum okudum ama sor bir nasıl okudum. :D

    YanıtlaSil
  4. Tebrik ederim harika bir inceleme yazısı olmuş, ben bu ayın kitabını okuyamadım ama olsun:)) elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önümüzde ay yeni kitapla yine buluşuruz 😊

      Sil
  5. Keşke herkes klasiklerin değerini bilse :)

    YanıtlaSil